باب: أيام
الجاهلية.
26. CAHİLİYE GÜNLERİ
حدثنا مسدد:
حدثنا يحيى:
قال هشام:
حدثني أ بي، عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت:
كان
عاشوراء يوما
تصومه قريش في
الجاهلية، وكان
النبي صلى
الله عليه
وسلم يصومه،
فلما قدم
المدينة صامه
وأمر بصيامه،
فلما نزل
رمضان كان من
شاء صامه، ومن
شاء لا يصومه.
[-3831-] Aişe r.anha dedi ki: "Cahiliye döneminde
Kureyş Aşure günü oruç tutardı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de o günü
oruçla geçirirdi. Medine'ye geldiğinde kendisi o gün oruç tuttuğu gibi oruç
tutulmasını da emretti. Ramazan orucuna dair hüküm nazil olunca dileyen o günü
oruç tutar, istemeyen de tutmazdı."
حدثنا مسلم:
حدثنا
وهيب:حدثنا
ابن طاوس، عن
أبيه، عن ابن
عباس رضي الله
عنهما قال:
كانوا
يرون أن
العمرة في
أشهر الحج من
الفجور في الأرض،
وكانوا
يسمون
المحرم صفرا،
ويقولون: إذا
برا الدبر، وعفا
الأثر، حلت
العمرة لمن
اعتمر. قال:
فقدم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
وأصحابه
رابعة مهلين
بالحج،
وأمرهم النبي
صلى الله عليه
وسلم أن
يجعلوها
عمرة، قالوا:
يا رسول الله،
أي الحل؟ قال:
(الحل كله).
[-3832-] İbn Abbas r.a. dedi ki: "(Cahiliye dönemi
insanları) hac aylarında umre yapmayı, yeryüzünde facirlik olarak görüyorlardı.
Diğer taraftan Muharrem ayına Safer adını veriyorlar ve, develerin (vesair
bineklerin) sırtındaki yaralar iyileşip, izleri silinince umre yapmak isteyen
kimseye umre yapmak helal olur, derlerdi.
(İbn Abbas devamla) dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem ve ashabı (Zulhiccenin) dördüncü günü hac niyetiyle ihrama girip telbiye
etmiş olarak geldiler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de onlara bu ihrama
girişlerini umre diye değiştirmelerini emretti. Ey Allah'ın Resulü (ihramdan
çıktıktan sonra) ne helal olur, dediler. O da her şey helaldir, diye
buyurdu."
حدثنا علي بن
عبد الله:
حدثنا سفيان
قال: كان عمرو
يقول: حدثنا
سعيد بن المسيب،
عن أبيه، عن
جده قال:
جاء
سيل في
الجاهلية،
فكسا ما بين
الجبلين. قال
سفيان: ويقول:
إن هذا الحديث
له شأن.
[-3833-] Said b. el-Museyyeb babasından, o da dedesinden
rivayetle dedi ki:
"Cahiliye döneminde bir sel geldi. Her iki dağın arasını
örttü.
(Ravilerden) Süfyan dedi ki: (Amr) ayrıca bu çok önemi olan bir
hadistir, derdi."
حدثنا أبو
النعمام:
حدثنا أبو
عوانة، عن
بيان أبي بشر،
عن قيس ابن
أبي حازم قال:
دخل
أبو بكر على
امرأة من أحمس
يقال لها
زينب، فرآها
لا تكلم،
فقال: ما لها
لا تكلم؟
قالوا: حجت
مصمتة، قال
لها: تكلمي،
فإن هذا لا
يحل، هذا من
عمل
الجاهلية،
فتكلمت،
فقالت: من
أنت؟ قال: امرؤ
من
المهاجرين،
قالت: أي
المهاجرين؟
قال: من قريش،
قالت: من أي
قريش أنت؟
قال: إنك
لسؤول، أنا
أبو بكر،
قالت: ما
بقاؤنا على
هذا الأمر الصالح
الذي جاء الله
به بعد الجاهلية؟
قال: بقاؤكم
عليه ما
استقامت بكم
أئمتكم، قالت:
وما الأئمة؟
قال: أما كان
لقومك رؤوس وأشراف،
يأمرونهم
فيطيعونهم؟
قالت: بلى،
قال: فهم
أولئك على
الناس.
[-3834-] Kays b. Ebi Hfuim dedi ki: "Ebu Bekir,
Zeyneb diye anılan Ahneslilerden bir kadının yanına gitti. Onun konuşmadığını
gördü.
Buna ne oluyor, niye konuşmuyor diye sordu. Etrafındakiler,
konuşmamak şartıyla haccediyor, dediler. Ebu Bekir ona, Konuş dedi, böyle bir
şey helal olmaz. Bu cahiliye dönemi uygulamalarındandır.
Bunun üzerine kadın konuştu, sen kimsin dedi. O, ben muhacirlerden
bir kişiyim dedi. Kadın, hangi muhacirlerden diye sordu, Kureyş'ten dedi.
Kadın:
Kureyş'in hangilerindensin, dedi. O, sen çok soru soruyorsun, ben
Ebu Bekir'im dedi. Kadın, cahiliyeden sonra Allah'ın bize gönderdiği bu doğru
iş üzerinde ne kadar kalacağız, diye sordu.
Ebu Bekir şu cevabı verdi:
Sizin bu iş üzere kalışınız, sizin imamlarınızın size istikamet
üzere muamele etmesine bağlıdır. Kadın, imamlar ne oluyor, deyince, dedi ki:
Senin kavminin onlara emir veren ve kavminin kendilerine itaat
ettiği başları ve eşrafı yok muydu? Kadın evet deyince, şu cevabı verdi:
İşte onlar insanların başında olan (yöneticilerldir, dedi."
حدثني فروة
بن أبي
المغراء:
أخبرنا علي بن
مسهر، عن
هشام، عن
أبيه، عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت:
أسلمت
امرأة سوداء
لبعض العرب،
وكان لها حفش في
المسجد، قالت:
فكانت تأتينا
فتحدث عندنا، فإذا
فرغت من
حديثها قالت:
ويوم الوشاح
من تعاجيب
ربنا - ألا إنه
من بلدة الكفر
أنجاني.
فلما أكثرت،
قالت لها
عائشة: وما
يوم الوشاح؟ قالت:
خرجت جويرية
لبعض أهلي
وعليها وشاح
من أدم، فسقط
منها، فانحطت
عليه الحديا
وهي تحسبه
لحما،
فأخذته،
فاتهموني به
فعذبوني، حتى
بلغ من أمري
أنهم طلبوا في
قبلي، فبينا
هم حولي وأنا
في كربي، إذ
أقبلت الحديا
حتى وازت
برؤوسنا، ثم
ألقته،
فأخذوه، فقلت
لهم: هذا الذي
اتهمتموني به
وأنا منه
برئية.
[-3835-] Aişe r.anha dedi ki: "Araplardan birisine
ait siyah bir kadın Müslüman oldu. Bu kadının mescitte daracık bir evi de
vardı. (Aişe) dedi ki: (Zaman zaman) yanımıza gelir ve yanımızda konuşurdu.
Sözü bittiği vakit şöyle derdi:
"O kemer günü Rabbimizin hayret verici işlerindendir
Haberiniz olsun, şüphesiz ki o, küfür beldesinden beni
kurtardı."
Bunu çokça söylediğini görünce Aişe ona dedi ki: Bu kemer günü
dediğin nedir? Kadın dedi ki:
Benim yakınlarımdan birisinin küçücük bir kızı üzerinde deriden
yapılmış bir kemer olduğu halde dışarı çıkmıştı. Bu kemerini düşürdü, onu et
sanan bir çaylak o kemerin üzerine indi ve onu alıp gitti. Onu çalmakla beni
itham ettiler. Bu sebeple de bana işkence ettiler. Hatta onlar bunu önümde
(fercimde) dahi araştıracak kadar işi ileriye götürdüler. Onlar benim etrafımda
iken ve ben de o sıkıntıların içerisinde bulunuyarken o çaylak geliverdi ve tam
başlarımızın hizasında durdu. Sonra da kemeri bırakıverdi, onlar da kemeri
aldılar. Ben de onlara,
işte kendisini çalmaktan beri olduğum halde beni çalmakla itham
ettiğiniz budur, dedim."
حدثنا قتيبة:
حدثنا
إسماعيل بن
جعفر، عن عبد
الله بن
دينار، عن ابن
عمر رضي الله
عنهما،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (ألا
من كان حالفا
فلا يحلف إلا
بالله). فكانت
قريش تحلف بآبائها،
فقال: (لا
تحلفوا
بآبائكم).
[-3836-] İbn Ömer r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Dikkat edin, kim yemin edecek olursa Allah'tan başkası adına
yemin etmesin. Çünkü Kureyş atalarının adına yemin ediyordu. (Nebi s.a.v.): Atalarınız
adına yemin etmeyiniz, diye buyurdu."
حدثنا يحيى
بن سليمان
قال: حدثني
ابن وهب قال: أخبرني
عمرو: أن عبد
الرحمن بن
القاسم حدثه:
أن
القاسم كان
يمشي بين يدي
الجنازة ولا
يقوم لها،
ويخبر عن
عائشة قالت:
كان أهل
الجاهلية يقومون
لها، ويقولون
إذا رأوها:
كنت في أهلك
ما أنت. مرتين.
[-3837-] Abdurrahman b. el-Kasım'dan rivayete göre Kasım
cenazenin önünden yürür, cenaze dolayısıyla ayağa kalkmazdı. Aişe'nin de şöyle
dediğini haber verirdi:
"Cahiliye dönemi insanları cenaze dolayısıyla ayağa kalkarlar
ve onu gördüklerinde: -İki defa- sen yakınların arasında ne idiysen, öyle
olacaksın, derlerdi."
حدثني عمرو
بن عباس:
حدثنا عبد
الرحمن: حدثنا
سفيان، عن أبي
إسحاق، عن
عمرو بن ميمون
قال:
قال
عمر رضي الله
عنه: إن
المشركين
كانوا لا يفيضون
من جمع حتى
تشرق الشمس
على ثبير،
فخالفهم
النبي صلى
الله عليه
وسلم فأفاض
قبل أن تطلع
الشمس.
[-3838-] Amr b. Meymun dedi ki: "Ömer r.a. dedi ki:
Müşrikler güneş Sebir dağı üzerine doğmadıkça Cem'den (Müzdelife'den)
ayrılmazlardı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara muhalefet ederek güneş
doğmadan oradan ayrıldı."
حدثني إسحاق
بن إبراهيم
قال: قلت لأبي
أسامة: حدثكم
يحيى بن
المهلب: حدثنا
حصين، عن
عكرمة:
{وكأسا
دهاقا}. قال:
ملأى متتابعة.
قال: وقال ابن عباس:
سمعت أبي يقول
في الجاهلية:
اسقنا كأسا دهاقا.
[-3839-] İkrime'den rivayete göre وكأسا دهاقا "ve ke'sen dihakan" buyruğunu, ardı arkasına gelen
dopdolu (kaseler), diye açıklamıştır.
[-3840-] "İbn Abbas da dedi ki: Ben babamı cahiliye döneminde:
Bize dopdolu bir kase ver de içelim, derken dinlemişimdir."